27 HAZİRAN 1919 - 29 HAZİRAN 1919
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan, buradan Havza’ya, daha sonra Amasya’ya geçen Atatürk bu zaman zarfında yayınladığı genelgeler ve özellikle 22 Haziran tarihli Amasya Genelgesi nedeniyle İstanbul Hükümeti ve İşgal kuvvetlerinin şimşeklerini üzerine çeker. İstanbul Hükümeti bir yandan Atatürk'ün bütün görevlerinden azledildiğini illere duyururken, öte yönden Elazığ’a Vali olarak atanan Ali Galip vasıtasıyla tutuklanmasını emreder. Atatürk tam o günlerde Erzurum'a gitmek üzere 25 Haziran günü Amasya'dan ayrılır ve Tokat - Sivas - Erzincan üzerinden Erzurum'a geçer. Bu yolculuğu sırasında 27 Haziran günü Sivas'a ulaşır.
Atatürk 27 Haziran 1919 günü öğleden sonra Sivas’a yakın Ziraat Nümune Çiftliği’ne gelir, burada kısa bir süre dinlenir. Bu sırada, Atatürk'ün Sivas’a geldiğini öğrenen Sivas Valisi Reşit Paşa, otomobiliyle Nümune Çiftliğine gelerek kendisini karşılar. Ali Galip Sivas’tadır. Vali Reşit Paşa, Sivas halkının karşılama töreni hazırlaması için, Sivas’a girişi bir süre geciktirmesini ve burada dinlenmesini istemişse de Atatürk:
"Yarım dakika dahi dinlenmeye ihtiyacım yoktur. Derhal hareket edeceğiz ve sen benim yanıma gel! " diyerek, Valiyi otomobiline alır ve Sivas’a girer.
Atatürk bu girişi şöyle anlatır:
"Sivas şehrime girerken caddenin iki tarafı büyük bir kalabalıkla dolmuş, askeri birlikler tören düzenini almış bulunuyordu. Otomobillerden indik, yürüyerek, askeri ve halkı selamladım. Bu manzara, Sivas’ın muhterem halkının ve Sivas’ta bulunan kahraman subay ve askerlerimizin bana ne kadar bağlı ve sevgiyle dolu olduğunu ispat eden canlı bir şahittir. Bundan sonra doğru, Kolordu Komutanlığı binasına gittim..."
Atatürk Sivas'tan, vilâyetlere, mutasarrıflıklara ve kolordulara Dahiliye Nazırı Ali Kemâl’in 23 Haziran 1919 tarihli genelgesine karşı bir genelge gönderir:
“...Azlime dair bu ana kadar hiç bir emir almadım!”
Ayrıca Konya’da bulunan 2. Ordu Müfettişi Cemâl Paşa, Atatürk'ün “…Millî gücü bozmaya çalışacak olanlara kesinlikle karşı koymak ve kötü etkilerini gidermek,bizim için zorunludur” şeklindeki 22.6.1919 tarihli mektubu’na şu cevabı verir: “...Bütün tertibat ve düşüncelerinize katılıyorum.”
O gece Atatürk, Ali Galip ile sabaha kadar süren bir görüşme yapar. Ali Galip, maksadının milli davaya hizmet olduğunu, emir ve talimat almak üzere Sivas’ta kendisini beklediğini söyler, Atatürk’ü inandırmağa çalışır. Atatürk kendisine şunları söyler:
"...Askerler mert olur. Türk askeri ise mertlerden mert ve pek civanmert olur. Siz cihanın kabul ettiği bu kurala istisna mı teşkil ediyorsunuz?"
Atatürk, 28 Haziran günü uykusuz bir gecenin ardından bir bayram günü Sivas’tan Erzurum’a doğru yola çıkar. Geceyi Suşehri’nde geçirir. Atatürk o gün Mehmet Ali Efendi Konağında ağırlanır. Bu misafirlik sırasında Suşehri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Şubesi kurulur; başkanlığına Mehmet Ali Efendi getirilir. Ayrıca Çeçenzade İsmail Hakkı Bey'in Suşehri'ni Erzurum Kongresinde delege olarak temsil etmesi kararlaştırılır ve Çeçenzade İsmail Hakkı Bey Suşehri Delegesi olarak Erzurum Kongresine katılır.
Atatürk, Dahiliye Nazırı Ali Kemal’in mülkî âmirlere 23.6.1919 tarihinde gönderdiği genelge nedeniyle Harbiye Nezareti’ne bir telgraf gönderir:
“...Bu tehlikeli ve mesuliyeti cidden ağır düşüncelerin millet ve memleketin gelecekteki kurtuluşu için ne büyük zararlar doğurabileceğini tekrar arza mecburum.”
Atatürk, sabah saat 5.00’de Suşehri’nden ayrılarak Erzurum yönüne doğru hareket eder.
Erzurum Kongresi’nden sonra Erzincan üzerinden 2 Eylül 1919 günü akşama doğru saat 7' de Atatürk, ikinci kez Sivas’a gelir. İlk gelişinde 9. Ordu Müfettişi ünvanı ile Sivas'a gelmiş olan Atatürk bu defa Erzurum Kongresi delegeleri tarfından seçilmiş olan Temsil Heyeti'nin başkanı sıfatıyla gelir. Yanında Hüseyin Rauf (Orbay), Dr. Refik (Saydam), Hüsrev (Gerede), Mazhar Müfit (Kansu), Süreyya (Yiğit), Recep Zühtü, Hoca Raif, Şeyh Fevzi efendi, yaverlerinden Muzaffer (Kılıç) ve Sivas Kongresine katılacak daha başkaları da vardır. Karşılayanlar arasında Sivas Kolordu Komutanı Selahattin, Sivas Milletvekili Rasim (Başaraa), Sivas Müftüsü Abdurrauf efendi de vardır. İsmail Fazıl Paşa, Bekir Sami, Kara Vasıf, Hakkı Behiç te karşılayanlar arasındadır. Sivas Kongresinin tanınmış delegeleri Sivas’taydılar. Atatürk halkın coşkun gösterileri arasında Sivas’a girer ve doğruca Kongrenin yapılacağı ve aynı zamanda konaklamaları için hazırlanmış olan Sivas Lisesi’ne (Mekteb-i Sultani) gelir. Sivas Valisi Reşit Paşa, okulun kapısında beklemektedir. Vali, Atatürk’ü burada karşılar, "Hoş geldiniz" der.
Mekteb-i Sultani
Aynı akşam “Mekteb-i Sultani” de Mustafa Kemâl ve beraberindekiler şerefine bir ziyafet verilir, ziyafette kongre delegeleri, Vali Reşit Paşa, Kolordu Komutanı Selahaddin Bey, Sivas halkından ileri gelenler ile “Amerika matbuat-ı umumiye mümessili” Mr. Browne da hazır bulunur. Yemeğin ortasında Ali Fuat Paşa’nın babası İstanbul delegesi İsmail Fazıl Paşa, herkes adına Mustafa Kemâl Paşa ve diğer Şark Vilayetleri Heyet-i Temsiliyesi'ne bir “hoş geldiniz!” konuşması yapar ve Mr. Browne’nın da ziyafete katılımından dolayı teşekkür ederek, kendisinin aralarında bulunuşunu hayra yorduğunu belirtir. Fazıl Paşa’dan sonra, Mr. Browneİngilizce olarak yaptığı ve Rauf Bey tarafından tercüme edilen teşekkür konuşmasında; görevinin Anadolu’da örgütlenme ve Kuva-yı Milliye’nin varlığı hakkında incelemeler yapmak olduğunu, Haydarpaşa’dan Sivas’a kadar uğradığı yerlerde Türk milletini pek çalıskan ve misafirperver bulduğunu, Amerikalıların kötü propagandalar neticesi olarak Türkiye’yi yanlış tanıdıklarını anlatır. Kendisi gibi Amerikalıların Türkiye’de seyahat edip Türkleri yakından tanıdıkları takdirde Türkler hakkındaki fikirlerinin değişeceğinden şüphesi olmadığını, zaten gelen Amerikan heyetlerinin Türkleri gördükten sonra fikirlerini değistirdiklerini söyler. Bütün Türklerin vatanperverlik hisleriyle mütehassis ve Kuva-yı Milliye’ye yardımcı olduğunu, Sivas’a gayriresmî bir vazifeyle geldiğini, memleketinden pek uzak olduğu için siyasî durum hakkında bir şey söyleyemeyeceğini beyan ederek yapılacak kongreye canı gönülden başarılar dileyerek konuşmasını bitirir.
Browne’nın bu konuşmasına Anadolu Şark Heyet-i Temsiliyesi namına Mustafa Kemâl Paşa “vakur bir lisan ve hoş bir eda ile” kısa fakat etkili bir nutukla cevap vererek, Browne’a Türkler hakkında göstermiş olduğu takdirsinaşlığa teşekkür eder, Doğu Anadolu delegelerinin selâmlarını Batı Anadolu delegelerine sunar. Ordu ve taşra hükümetinin tekvücut olarak bu vatanperverlik hizmetlerindeki mesaisini söylemekte hiçbir beis görmediğini söyleyerek, konuşmasını tamamlar.
3 Eylül Çarşamba günü Atatürk, Harbiye Nezareti tarafından görevinden alınan Ali Fuat Paşa’ya Sivas’tan gönderdiği telgrafta şöyle yazar:
“Komutayı asla terk etmeyiniz!”
Aynı gün Dahiliye Nazırı Adil Bey’le Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa, Ali Galip’e “Derhal Elaziz(Elazığ)’den Sivas’a hareketle Mustafa Kemâl’in tutuklanması ve Sivas Kongresi’ne mani olunması hakkında” bir telgraf gönderirler.
4 Eylül Perşembe günü Sivas Kongresi Atatürk'ün yaptığı bir konuşma ile açılır. Atatürk konuşmasında şunları söyler:
"...Vatan ve milletin kurtuluşunu amaçlayan zorlayıcı sebepler, sizleri bunca zahmet ve engel karşısında Sivas’ta topladı. Yiğitçesine azminizi tebrik ve hoş geldiniz demekle bahtiyarlığımı sunarım. Millî Meclis’in henüz toplanmamış olduğu bir sırada baskı altına alınmış ve bağımsızlığını kaybetmiş olan Hükümet Merkezi’nin kendi başına kanunsuz bir kararı veyahut millî emellere aykırı bazı dış tekliflere boyun eğme gibi olup bittilerin ihtimaline karşı Erzurum ve Sivas Kongreleri’nin millî ruhu temsilen ve birbirini izleyerek toplanması, şüphesiz ki, kurtuluşa götüren iyi bir işarettir."
Atatürk Sivas Kongresi Başkanlığına seçilir.
5 Eylül Cuma günü Sivas Kongresi’nin ikinci oturumu yapılır. Padişah’a çekilen telgrafta Hükümet’in milli iradeye dayanmadığı, milletin, yurdu çöküşten kurtarmak için meşru hakkına dayanarak bu kongreyi toplamış olduğu belirtilir.
7 Eylül Pazar günü Atatürk, akşam sohbet esnasında arkadaşlarına şunları söyler: “...Her şey bize gösteriyor ve anlatıyor ki, İstanbul’daki devlet ve siyaset adamları vatanın kurtuluşunu tek ümit halinde “Amerikan Mandası” fikrini kabule bağlı görüyorlar. Çünkü bunlar bizim hedef ve gayelerimizden, Türk milletinin uyanışından, millî irade ve eğilimin gelişim yönlerinden tamamiyle habersiz bulunuyorlar. Onlar bizi, üç beş adamın bir araya gelip hayal peşinden koşması kabilinden kimseler farz ediyorlar. Ve gafletlerinin derecesini bir türlü ölçemiyorlar. İtilâf Devletleri’nin baskısı ve hıyanet şebekelerinin propagandası altında belki de şaşırmış ve bunalmış bulunuyorlar. Şimdilik bunlara “biçareler!” demekten başka yapacağımız bir şey yoktur!”
Atatürk, Diyarbakır’da bulunan 13. Kolordu Kurmay Başkanı Halit Bey, Malatya’daki 12 Süvari Alay Komutanı Cemal Bey, Elazığ’daki alayın komutanı İlyas Bey ile yaptığı telgraf görüşmesinde, Ali Galip ve onunla birlikte 3 Eylül’de Malatya’ya gelen Kâmuran, Celâdet ve Ekrem beylerle Binbaşı Noel’in bu gece tutuklanmasını ve Sivas’a getirilmelerini ister.
6 Eylül günü Kurban Bayramı'nın ilk günü olması nedeniyle ara verilmiş olan Sivas Kongresi’nin üçüncü oturumunda bir grup delege ile İsmail Fazıl Paşa, askeri ve siyasi konularda acele tedbirler alınmasını isteyen önergeler verirler.
8 Eylül günü yapılan Sivas Kongresi’nin dördüncü oturumunda İsmail Hami Bey’in vermiş olduğu Amerikan mandasının kabülünü isteyen muhtıra tartışılır. Refet Bey, İsmail Fazıl Paşa, Bekir Sami Bey, Vâsıf Bey manda lehinde, Raif Efendi ile Ahmet Nuri Bey ise aleyhinde konuşma yaparlar. Manda tartışması akşam vakti, delegelerin kalmakta olduğu lise binasında da tartışılmaya devam edilir. Tıbbiye delegesi Hikmet (Boran) Bey’in “Tıbbiyeliler beni İstiklâl davamıza katılmak için gönderdiler. Manda fikrini siz dahi kabul etseniz, sizi de reddederiz” şeklindeki sözleri üzerine Atatürk şunları söyler:
"İşte benim anladığım Türk gençliği! Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz ekaliyette kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklâl, ya ölüm!"
9 Eylül Salı günü, Sivas Kongresi’nin beşinci toplantısında Atatürk, Ali Galip’in faaliyetleri hakkında açıklamalarda bulunur. Kongrede Rauf Bey’in önerisi üzerine alınan karar gereği Sivas Kongresi adına Amerikan Senatosu’na şöyle bir mektup yazar: “...Üyelerinizden oluşan bir heyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun her köşesine göndermenizi diliyoruz. Bu heyet hususî menfaat ve alâkaları olmayanlara ve bir millete has olan berrak görüşle, Osmanlı imparatorluğu’nda gerçek şekilde hüküm süren hal ve şartları tetkikten geçirmelidir. Böyle bir tetkik Osmanlı İmparatorluğu’na ait nüfusun ve arazinin mukadderatı hakkında bir barış antlaşması için keyfi kararlar verilmesine meydan bırakılmazdan evvel yapılmalıdır”.
Atatürk Ali Fuat Paşa’ya Kongre kararı gereğince “Batı Anadolu Umum Kuva-yi Milliye Komutanlığı”na atandığı” bildiren bir telgraf gönderir ve kendisinden Temsil Heyeti ile ilişkisini korumasını ister. Ayrıca 13. Kolordu Kurmay Başkanı Halit (Akmansü) Bey’e Sivas Kongresi adına teşekkür yazısı gönderir.
10 Eylül günü Heyet-i Temsiliye, milli hareketin karşısında olan Niğde ve kayseri mutasarrıfları ile Niğde muhasebecisi ve komiserinin tutuklanarak Sivas’a getirilmelerine karar verir. Heyet-i Temsiliye ayrıca, kongre kararına dayanarak padişaha çekilen telgrafın İstanbul merkezince alınmaması üzerine, bütün merkezlerin İstanbul ile ilişiği kesmelerini emreder.
11 Eylül 1919 Perşembe günü Kongre bir bildiri yayınlar. Bildiri şöyledir:
Sivas Genel Kongre Bildirisidir
SİVAS, 11 Eylül 1919
Bütün milletçe bilinen dış ve iç tehlikelerin doğurmuş olduğu millî uyanıştan doğan kongremiz aşağıdaki kararları almıştır:
1.Yüce Osmanlı Devletiyle İtilaf devletleri arasında resmi olarak kabul edilmiş mütarekenamenin onaylandığı 30 Ekim 1918 tarihindeki sınırlarımız içinde kalan ve her noktasına güçlü İslam çoğunluğu yerleşmiş bulunan Osmanlı ülkesi kesimleri, birbirinden ve Osmanlı topluluğundan ayrılması mümkün olmayan ve hiçbir sebeple, bölünme kabul etmez bir bütün oluşturur. Sözü edilen ülkelerde yaşayan bütün İslam unsurları birbirlerine karşılıklı saygı ve fedakârlık duygularıyla dolu sosyal ve kanunî haklarıyla çevre şartlarına bütünüyle saygılı öz kardeştirler.
2. Osmanlı toplumunun bütünlüğünün ve millî bağımsızlığımızın sağlanması ve yüce hilafet ve padişahlık makamının korunması için millî güçleri yapıcı ve millî iradeyi hakim kılmak, kesin esastır.
3. Osmanlı ülkelerinin herhangi bir parçasına karşı meydana gelecek müdahale ve işgale ve özellikle vatanımız içinde bağımsız birer Rumluk ve Ermenilik kurma amacına dönük hareketlere karşı Aydın, Manisa, Balıkesir cephelerinde yapılan millî savaşta olduğu gibi birleşik olarak savunma ve direnme esası meşru kabul edilmiştir.
4. Öteden beri aynı vatan içinde birlikte yaşadığımız Müslüman olmayan bütün unsurların her türlü hukuku, eşitlikleri tamamıyla korunmuş olduğundan adı geçen unsurlara siyasî hâkimiyet ve toplum dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilmesi kabul edilmeyecektir.
5. Osmanlı hükümeti bir dış baskı karşısında ülkemizin herhangi bir parçasını terk veya ihmal etmek mecburiyetinde bulunduğu takdirde hilafet ve saltanat makamıyla vatan ve milletin korunması ve bütünlüğünü sağlayacak her türlü tedbir alınmıştır.
6. İtilaf devletlerince mütareke metninin onaylandığı 30 Ekim
1918 tarihindeki sınırlarımız içinde kalıp büyük İslam çoğunluğunun
yerleşmiş olduğu ve hürriyeti ve medeniyet üstünlüğü Müslümanlara ait
bulunan mülk birliğimizin parçalanması görüşünden bütünüyle vazgeçilmek
suretiyle bu topraklar üzerindeki tarihimiz, ırkımız ve dinimiz ve coğrafi
haklarımıza saygı gösterilmesini ve buna aykırı girişimlerin hükümsüz
bırakılmasını ve bu suretle hak ve adalete dayanan bir karar alınmasını
bekleriz.
7. Aynen (Erzurum kongresi beyannamesinin 7 nci maddesi.) (Milletimiz insancıl, çağdaş amaçları yücelten ve fenne uygun, sanat ile ilgili ve ekonomik durum ve gereksinmemizi değerlendirir. Bundan dolayı devletimizin ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak koşulu ile altıncı maddede açıklanan sınır içerisinde millî esaslara saygılı ve ülkemize karşı yayılma isteği beslemeyen herhangi bir devletin fenne uygun, sanat ile ilgili ekonomik yardımını kıvançla karşılarız ve bu hakça ve insanca koşulları içeren bir barışın da ivedi karar altına alınması insanlığın esenliği ve dünyanın dirlik ve düzenliği adına alacağımız milli isteğimizdir.)
8. Aynen (Erzurum kongresi beyannamesinin 8 nci maddesi.) (Milletlerin kendi kaderlerini kendilerinin belirttikleri bu tarihsel çağda Hükümeti Merkeziyemizin millî iradeye bağlı olması zorunludur. Çünkü, millî iradeye dayanmayan herhangi bir hükümet kurulunun kendine göre ve kişisel kararlarına ulusça uyulmadıktan başka dışarıda da geçerli olmadığı ve olamayacağı şimdiye kadar belgelenmiş, işlev ve sonuçlarıyla tanıtlanmıştır. Bundan dolayı ulusun içinde bulunduğu sıkıntı ve kuşkudan kurtulmak çarelerine kendisinin girişmesine gerek kalmadan Hükümeti Merkeziyemizin Milli Meclisi hemen ve bir an kaybetmeden toplaması ve bu suretle ulusun kaderi ve ülke için alacağı bütün kararları Milli Meclis’in denetimine sunması zorunludur.)
9. Vatan ve Milletimizin uğradığı işkence ve elemlerle ve tamamen aynı amaç ve niyetle millî vicdandan doğan millî ve vatanî derneklerin birleşmesinden meydana gelen bütün toplum bu kere (Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti) unvanıyla adlandırılmıştır. Bu dernek, her türlü particilik akımlarından ve kişisel ihtiraslardan tamamıyla uzak ve arınmıştır. Bütün Müslüman vatandaşlarımız bu cemiyetin tabiî üyelerindendir.
10. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin 4 Eylül 1919 tarihinde Sivas şehrinde toplanan genel kongresi tarafından kutsal amacını izlemekle genel kuruluşları idare için bir temsil heyeti seçilmiş ve köylerden il merkezlerine kadar bütün milli kuruluşlar güçlendirilmiş ve birleştirilmiştir.
Genel Kongre Kurulu
Sivas Kongresi Beyannamesi
Aynı gün, "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” kurulduğuna dair yazı Atatürk imzası ile Sivas Vilâyeti’ne verilir: “İdare merkezi şimdilik Sivas’ta bulunmak ve Rumeli ve Anadolu’nun her tarafında şubeler açılmak üzere bir cemiyet kurulmuştur.”
Kongrede yapılan açık oylama ile, Miralay Vasıf Bey (Karahisar), Hüsrev Sami Bey (Eskişehir), Hakkı Behiç Bey (Bursa), Ömer Mümtaz Bey (Ankara), Mazhar Müfit Bey (Aydın), Ratipzade Mustafa Efendi (Niğde) Heyet-i Temsiliye’nin yeni üyeleri olarak seçilirler. Böylelikle Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Heyet-i Temsiliye’nin üye sayısı 16’ya çıkmış olur. Bu üyelerin listesi şöyledir:
1-Mustafa Kemâl Paşa (Üçüncü Ordu Müfettişliğinden ve
askerlikten istifa)
2-Hüseyin Rauf Bey (eski Bahriye Nazırı)
3-Miralay Refet (Bele) Bey (Üçüncü Kolordu Kumandanlığından ve askerlikten
istifa)
4-Raif Efendi (Eski Erzurum Mebusu)
5-İzzet Bey (Eski Trabzon Mebusu)
6-Servet Beyler (Eski Trabzon Mebusu)
7-Şeyh Hacı Fevzi Efendi (Erzincan nakşibendi şeyhi)
8-Bekir Sami Bey (Eski Beyrut valisi),
9-Sadullah Efendi (Eski Bitlis Mebusu),
10-Hacı Musa (Mutki aşiret rüesasından)
11-Vasıf Bey (erkânıharp miralaylığından emekli)
12-Mazhar Müfit (Eski Bitlis valisi),
13-Ömer Mümtaz (Eski Ankara Mebusu),
14-Hüsrev Sami,
15-Hakkı Behiç (eski mutasarrıf)
16-Niğdeli Ratipzade Mustafa Bey
Heyet-i Temsiliye imzasıyla, Amerika, Fransa, İtalya, Sırbistan, Felemenk, İsveç, Danimarka, ve İspanya’nın İstanbul’daki temsilciliklerine çekilen telgraflarda, Meclis-i Mebusan’ı toplamayan Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin milleti temsil etmediği bildirilir.
Kongre’de Heyet-i Temsiliye’nin mali kaynaklarının ne olacağı tartışılır. Delegelerin gittikleri yerlerden topladıkları paraları göndermelerine karar verilir. Ayrıca Sivas’ta haftada iki kez çıkarılacak olan İrade-i Milliye gazetesi için Hami, Vasıf, Mehmet Şükrü, Hüsrev Sami beyler görevlendirilir.
Kongre Genel Kurulu’nun Padişah’a çektiği telgrafla Hükümet tarafından engellenince, Kongre Genel Kurulu imzası ile, bütün komutan ve idarecilere İstanbul ile bağlantının kesilmesi emredilir. Bu uyarı üzerine, birçok yerden Padişah’a teller çekilerek meşru bir hükümet başa geçinceye kadar hükümetle ilişiğin kesildiği bildirirlir.
Mustafa Kemâl, Ali Galip’in faaliyetleriyle ilgili olarak Dahiliye Nazırı Adil Bey’e bir telgraf gönderir, telgraf şöyledir:
“Alçaklar, caniler! Düşmanlarla millet aleyhinde
haincesine tertiplerde bulunuyorsunuz. Milletin kudret ve iradesini
takdirden aciz olduğunuza şüphe etmiyordum. Fakat vatan ve millete karşı
haincesine ve hançerlercesine harekette bulunacağınıza inanmak istemiyordum.
Aklınızı başınıza toplayın! Galip Bey ve yandaşları gibi akılsızların
ahmakça olan boş vaatlerine kapılarak ve Mr. Nowill gibi milletimiz ve
vatanımız için zararlı olan yabancılara vicdanını satarak yaptığınız
alçaklıkların milletçe tatbik olunacak mesuliyetini göz önünde tutunuz!
Güvendiğiniz kişiler ve kuvvetin akıbetini öğrendiğiniz zaman kendi
akıbetinizle mukayeseyi unutmayınız!”
12 Eylül Cuma günü akşam, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Heyet-i Temsiliye üyeleri, Atatürk başkanlığında ilk toplantısını yapar. Atatürk, İngiliz Albayı P. Peel’in Halep’ten Malatya’ya gelişi nedeniyle Malatya’da bulunan 15. Alay Komutanlığına şu telgrafı çeker:
“...Kim olursa olsun vesikasız bir yabancı subayın Osmanlı ülkesi içinde işi yoktur. Kendisine incelikle fakat askerce, kesin şekilde durumu bildirip geldiği yere hemen dönmesini ihtar ediniz!”
14 Eylül Pazar günü Atatürk, Sivas Kongresi Heyeti adına Padişah Vahdettin’e Damat Ferit Paşa’nın ihanetlerini belirten bir uyarı yazısı gönderir:
“...Kötü maksatlarında muvaffak olmak için milletin ruhundan doğan millî örgütü dağıtmak, devletin egemenlik hakkını yabancı ihtiraslarına oyuncak etmek, ordunun kuvvetini azaltmak için muktedir subaylarımızı görevden almak ve düşmana teslim etmek, şifreli askerî haberleşmelerin çaldırılmasına Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğü’nü yetkili kılmak, birtakım düşman subaylarının memleket dahilinde dolaşarak ülke bütünlüğümüzü bozacak siyasî tahriklerde bulunmalarına yardım etmek, memleketi ihtilâl içinde gösterip yabancı müdahalesini davet eylemek cüretinde bulunmak gibi her biri belli başlı bir millî cinayet teşkil eden yasa dışı durumlara girişmekten de bir türlü vazgeçemiyorlar.”
Sivas’ta Atatürk'ün direktifiyle kurulan “İrade-i Milliye” gazetesinin ilk sayısı yayımlanır.
15 Eylül Pazartesi günü Atatürk, Sivas’tan, Heyet-i Temsiliye’nin, milletin yetkili makamı olduğunu ilân eder. Hacı Kaya ve Şatzade Mustafa Ağalara gönderdiği telgraf ile kendilerine, Nowil’in kışkırttığı ayrılıkçı hareketi önlemek için gösterdikleri çaba nedeniyle Kongre Heyeti adına teşekkür eder ve Türk ve Kürdün birbirinden ayrılmaz iki özkardeş olduğunu belirtir.
16 Eylül Salı günü Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk örgütüne, Heyet-i Temsiliye tarafından verilmiş ve verilecek tüm kararların en küçük idare heyetlerine kadar ulaştırılması hakkında bir bildiri gönderir. Ayrıca Erzurum Vilayetine gönderdiği iki telgraf ile Sivas Kongresi karalarını ve Damat Ferit Paşa’nın yanlış uygulamalarını bildirir.
17 Eylül Çarşamba günü Atatürk, İstanbul Hükûmetini destekleyen Eskişehir Mutasarrıfı Hilmi Bey’e şu telgrafı gönderir:
“...Milletin mukadderatı söz konusu olduğu şu nazik ve mühim zamanda yanlış düşünmesi nedeniyle her ferdinin içi kan ağlayan milletin, mevcut Hükûmeti tanımamasında, hâlâ ne için muhalefet ediyorsunuz? Bir millet ferdi olduğunuzu unutuyor musunuz? Bu telgrafı alır almaz sizin de bir millet ferdi olmak üzere, hemen millî arzuya uymanızı ve millî kongre bildirisine bağlı kalarak mevcut Hükûmet ile ilişkinizi keserek bütün işlerinizde Heyet-i Temsiliye’ye başvurmanızı ihtar ederiz; aksi takdirde millî arzuya az bir zaman bile karşı koyamayacaksınız. Sizden millî arzuya uymanızı rica ederiz.”
18 Eylül Perşembe günü Atatürk, vilâyetlere İstanbul Hükûmetinin demeçlerine inanılmaması gereğini hatırlatan bir genelge gönderir:
“İktidar mevkiine meşru bir kabine geçinceye kadar İstanbul’la resmî ilişkiler kesilmiş bulunduğundan, oradan gelebilecek her türlü demecin gerçek dışı sayılacağı şüphesizdir.”
19 Eylül Cuma günü Atatürk, Kâzım Karabekir’in 17 Eylül 1919 tarihli “...Heyet-i Temsiliye ve Kongre kararlarının daima imzasız, sadece ‘Heyet-i Temsiliye’ diye neşrini rica ederim. ...Yüksek şahsiyetinizin herhalde ortada tek bir şekilde görülmemesi memleket yararı gereğidir” şeklindeki görüşü üzerine şu cevabı gönderir:
“...Böyle umumî bir tabirin işaret ettiği şahsiyetler ve kuvvet gizli kalıyor. Ortada mesul kimdir? Bazı taraflardan, bilhassa Kastamonu, Ankara, Malatya, Niğde, Canik gibi yerlerden, doğrudan doğruya şahsen makine başına çağrılmaya başlandım. Âdeta “Heyet-i Temsiliye” unvanı altında gizlenen şahıslarla, şahsî beraberliğim olup olmadığına dair tereddüt işareti hissolundu. ...Bütün cihan, benim bu işin içinde bulunduğumu bilir!”
Aynı gün Atatürk, “Heyet-i Temsiliye’nin ve Sivas Kongresi’nin faaliyetlerinin İngiliz Hükûmetince İtilâf Devletleri’ne karşı taarruz şeklinde sayıldığını belirten ve İstanbul Hükûmetiyle anlaşma teklifinde bulunan” Urfa mutasarrıfı Ali Rıza Bey’e şu cevabı verir:
“Zat-ı âlileri gibi hamiyet sahiplerinin vazifesi, millî istekler ve millî irade dairesinde milletin işlerini yürütmektir.”
20 Eylül Cumartesi günü Atatürk, Amerikan Heyeti Başkanı General Harbord ile Sivas’ta görüşür. Harbord’un “Millet düşünülmesi mümkün her türlü girişim ve fedakârlıkta bulunduktan sonra dahi muvaffak olunamazsa ne yapacaksınız?” sorusuna Atatürk'ün verdiği cevap şu olur:
“Bir millet varlığını ve bağımsızlığını temin için düşünülen girişim ve fedakârlığı yaptıktan sonra muvaffak olur. Ya muvaffak olamazsa demek, o milletin ölmüş olduğuna hükmetmek demektir. Bu sebeple millet yaşadıkça, fedakârane girişimlerine devam ettikçe başarısızlık söz konusu olamaz!”
Aynı gün Atatürk, vilâyetlere, Mutasarrıf Samih Fethi Bey başta olmak üzere Çorumluların millî mücadele tarafında yer aldığını bildiren bir telgraf gönderir.
21 Eylül Pazar günü Atatürk Heyet-i Temsiliye adına, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti örgütüne Damat Ferit Kabinesi’nin iktidardan çekilmesini sağlayabilmek için Padişah’a yazı yazılmasını bildiren bir genelge gönderir:
“...Ferit Paşa kabinesi vatan hıyanetine devam etmektedir. Kabine’nin bu devam ve ısrarı memleket için her dakika ayrı bir zarar doğuruyor. Bunların iktidar mevkiinden çekilmelerine çalışmak, en büyük bir vatan vazifesidir. Bunun için Zat-ı Şahane’ye gereken maruzatta bulunulması gereği bildirilir.”
Atatürk, Damat Ferit Paşa’nın Anadolu hareketini bolşevizm propagandası olarak göstermesi üzerine, Erzurum Vilâyeti’ne bir bildirge gönderir:
“...Kalp ve vicdanını yabancı çıkarlarına satan birtakım kişilerin, ne olduğu milletimizce meçhul bir isim ve sebep uydurarak milletin bağımsızlık ülküsünü boğmaya ve milletin çok şükür kendi kuvvetiyle şimdiye kadar oluşturduğu hayırlı tesirleri bozmaya çalıştığı açıkça anlaşılıyor. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi, milletin kendi istekleri ve kendi görüşüne bütün kuvvetiyle ısrarlı ve bağlı kalacağını bütün uygarlık âlemine ilân eder.”
Atatürk, General Harbord’la 20 Eylül günü Sivas’ta yaptığı görüşme hakkında Kâzım Karabekir’e bir yazı gönderir:
“...General, bütün millî hareket ve girişimlerimizi takdir ve “Bir Türk olsaydım ben de ancak bu şekilde hareket ederdim” demiş ve pek samimî ve lehimizde ümit verici fikir ve görüşler de söylemiştir."
22 Eylül Pazartesi günü Atatürk, Vahdettin’in İstanbul Hükûmetine yardımcı olunmasını isteyen 20 Eylül 1919 tarihli bildirgesini cevaplar ve Damat Ferit Paşa Hükûmeti’nin derhal düşürülmesini ister. Temsil Heyeti tarafından Padişah’a çekilen telgrafta, Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin Padişah’tan gerçekleri gizlediğini, kabinenin milleti yabancı isteklerine feda ettiğini ve görevde kalmasıın büyük felaketler doğuracağını belirtilir. Ülkeyi korumak için Damat Ferit Paşa kabinesinin hemen düşürülerek yerine milletin güvenini kazanmış bir hükümet kurulması istenir.
24 Eylül Çarşamba günü Atatürk, Millî Mücadele ve Kuva-yi Milliye’nin amaçları hakkında General Harbord’a uzunca bir yazı gönderir:
“...Eğer memleketimiz yabancıların entrika ve müdahalelerinin kâbusundan kurtarılırsa ve memleketin meseleleri, millî irade ve arzulara hürmet eden muktedir bir Hükûmet tarafından idare edilirse, memleketin bütün dünya için memnuniyet kaynağı olacak bir duruma geleceğine dair en kesin teminatları verebiliriz” (Bu rapor 9 Ekim 1919 günü Batum’dan Samsun’a dönen Harbord’a iletilmiştir).
Aynı gün Atatürk, Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya Yüksek Komiserleri ile Şemenk, İspanya, İsveç ve Danimarka Elçiliklerine bir telgraf gönderir:
“...Bütün Osmanlı vatanında tam sükûn ve ayırım yapılmaksızın cins ve mezhep hürriyetinin korunması hüküm sürdüğü halde, bazı kötü amaçlı kişiler, millî vicdandan doğan cereyanı Müslüman olmayan unsurlar aleyhinde göstermek istedikleri haber alındığından bütün tebaanın aynı hakka sahip ve memleketimizdeki yabancıların da vatan ve milletimiz aleyhinde bulunmamak şartıyla Osmanlı misafirperverliğini görmekte devam edecekleri 16.9.1919 tarihi ile bildirilmişti. Bu sebeple memleketimiz dahilinde mevcut olan asayişin devamının ve Müslüman olmayan vatandaşlarımızın her türlü korunmasının güven altında bulunduğunu ifade etmekle şeref kazanırız.”
25 Eylül Perşembe günü Hükümet, Abdülkerim Paşa’dan, Temsil Heyeti ile Hükümet arasında arabuluculuk yapmasını ister. Atatürk'ün Selanik’ten arkadaşı olan Abdülkerim Paşa teklifi kabule eder ve Ali Fuat Paşa’yı arar. Sonuçta Atatürk görüşmeyi kabul eder. Aynı gün Atatürk, yayımladığı bildiride, Eskişehir’deki İngiliz Komutanı Flood’un Ali Fuat Paşa’ya “iç işlerinize kesinlikle karışmıyoruz, tarafsızız” dediğini belirterek Eskişehir Mutasarrıfı Hilmi Bey’in milli harekete düşmanca tutumunu kınar. Yayımladığı başka bir bildiri ile vilayetlere gönderilen Temsil Heyeti kararlarının geciktirilmeden duyurulmasını ister.
26 Eylül günü Konya’da milli mücadele lehinde gösteriler yapılması ve Konyalıların Belediye Binası’nda toplanarak Hoca Vehbi Efendi’yi vali vekilliğine seçmesi sonrasında Konya’da da Temsil Heyeti’nin etkinliğinin sağlanmış olması üzerine Atatürk 27 Eylül günü Konya halkına bir bildirge yayımlar:
“...Vali Cemal Bey’in hareketlerindeki hıyanet, orada bulunan yabancıların dahi nefretini gerektirdiğinden kendisi milletle karşı karşıya bırakılmıştır.”
27 Eylül akşamı Atatürk, Padişah ve Damat Ferit Hükûmeti’yle Heyet-i Temsiliye arasında aracı rol oynayan Abdülkerim Paşa ile bütün gece süren bir telgraf görüşmesi gerçekleştirir. Bu görüşme, telgraf makinesi başında 27.9.1919 gecesi saat 23.00’de başlar ve sabah 7.30’a kadar devam eder. Mustafa Kemâl Damat Ferit Paşa hükümetinin düşürülerek yerine milletin güvenini kazanmış bir hükümet getirilmesini ister. (Abdülkerim Paşa, Damat Ferit Paşa’nın hıyanetlerini sergileyen bu görüşme tutanaklarını aynen Padişah’a göstermiş ve 3 gün sonra, 30 Eylül günü Damat Ferit Paşa Kabinesi istifa etmiştir.)
28 Eylül günü Atatürk yayımladığı genelge ile Anadolu ve Rumeli Mudafaai Hukuk Cemiyetinin amacını bildirir. Başka bir bildirgede ise bir gece önce, arabulucu Abdülkerim Paşa ile yaptığı telgraf görüşmesi hakkında bilgilendirmede bulunur. Ayrıca Konya’da meydana gelen olaylar hakkında da bir bildiri yayımlar. Atatürk, Sivas’tan vilâyetlere seçim hazırlıkları ile ilgili bir yazı gönderir:
“...Bölgeniz dahilindeki seçim hazırlıklarının derecesini ve belirlenmiş ise adaylarınızı ve kimin milletvekili olmak istediklerini iki gün içinde bildirmenizi, Heyet-i Temsiliye özellikle rica eder."
Aynı sıralarda Peyam gazetesindeki yazısında Ali Kemâl şunları yazıyordu: “Başta Mustafa Kemâl olduğu halde Anadolu’nun yeni Celâlileri kimi aldatıyorlar? İzmir’i kurtarmak için ne celâdet gösterdiler? Doğu Anadolu’da asayişi bozmaya çalışarak İtilaf Devletlerini aleyhimize çevirdiler. Güya Milli Hareket, millete hizmet imiş. Kimi aldatıyorlar?”
1 Ekim Çarşamba günü Atatürk, Sivas’tan Kâzım Karabekir’e bir telgraf göndererek Temsil Heyeti karargâhının Ankara’ya taşınması hakkındaki düşüncelerini sorar:
“Vaziyet inşallah lehimize mesut gelişmesine devam ettikçe aynı zamanda Heyet-i Temsiliye Karargâhı’nın Ankara’ya ve daha batıya nakil suretiyle İstanbul’a yaklaşmak hususunda da etkili olabileceğini düşünüyoruz. Bu yoldaki görüşlerinizi anlamak istiyoruz.”
2 Ekim Perşembe günü Damat Ferit Paşa’nın istifası üzerine Ali Rıza Paşa kabinesi kurulur. Bu Kuvâ-yi Milliye’nin ilk siyasi zaferi olur. Yeni Dahiliye Nazırı Damat Şerif Paşa valilere çektiği telgraf ile yeni hükümetin kurulduğunu bildirir ve İstanbul ile Anadolu’nun haberleşme kesikliğinin üzücü olduğunu bildirir. Bu kabinede Harbiye Nazırlığı’na Cemal (Mersinli) Paşa getirilir. Damat Ferit Paşa Kabinesinin düştüğü Atatürk'e İzmit Mutasarrıfı Ali Suat Bey ile yaptığı görüşme sırasında müjdelenir. Atatürk, İzmit Mutasarrıfı Ali Suat ile yaptığı telgraf görüşmesinde Mutasarrıfın “Bendeniz, her kim ve her ne için olursa olsun neticesi meçhul bir maceraya başkalarını sevk etmeyi doğru görmem. Hükmüm bu hususta yalnız kendime geçer. Bu sebeple ileriyi görerek yavaş ve tedbirli davranılması taraftarı olduğumu tecrübem üzerine arz ederim(!)” görüşüne şu cevabı verir:
“Zatıâlinize pek içtenlikle ve fakat, bütün kesinliği ile şunu arz ederim ki, zatıâliniz şu anda Ferit Paşa Kabinesi’ne itimat beslemiyorsanız bunu, Dahiliye Nezareti’ne resmen bildirmelisiniz. Eğer milletin hükmü ve arzusuna aykırı olarak Ferit Paşa Kabinesi’ne itimadınız mevcut ise, İzmit’in muhterem halkını millî, yasal hareketinde serbest bırakmak üzere derhal yerinizi terk ile İstanbul’a hareket ediniz!”
Aynı gün Atatürk, İstanbul Belediyesi’ne bir yazı yazarak Anadolu hareketinin anlamını açıklar ve İstanbul’u da bu mücadeleye katılmaya çağırır:
“Şimdiye kadar bütün mukadderatımızı payitaht idare ediyor ve millet ve memleketimizi kurtaracak girişimler Anadolu’dan değil, hemen daima İstanbul’dan çıkıyordu. Payitahtın bugün maruz olduğu tehlikeleri göz önüne alan Anadolu, mevcut şartlar altında İstanbul’dan kurtuluşu ümit etmek imkânı olmadığını gördüğünden yasal hukukumuzun savunulmasının kendi üzerine düştüğünü takdir edip vazifesini yapmaya başlamıştır. ...Anadolu, bugün İstanbul’un da bir millî vazifesi bulunduğu kanaatindedir. Ve bu vazife de payitahtın her tarafında millî örgüt merkezleri kurarak maddeten ve manen Anadolu millî hareketine katılmak ve baykuş edasıyla milletin mukadderatı üstünde durmakta olan mevcut Hükûmeti artık bu milletin başından gitmeye her surette davet etmektir.”
3 Ekim Cuma günü Atatürk, Sadrazam Ali Rıza Paşa’ya şu telgrafı gönderir:
“...Yeni kabine, Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde tayin ve tespit edilen millî örgüt ve amaçlara saygı gösterdiği takdirde Ku-vayi Milliye ona yardımcı olacaktır.”
Atatürk kolordulara, bütün illere, belediye başkanlarına, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanlıklarına gönderdiği telgraf ile Ali Rıza Paşa Hükümetinin kurulduğunu bildirerek yeni hükümetten neler isteneceğini bildirir ve bu konuda görüş sorar.
4 Ekim günü Atatürk, Sadrazam Ali Rıza Paşa’ya bir yazı ile Sivas Kongresi Bildirgesi’ni gönderir. Aynı gün Yahya Kaptan, Kuşçalı’dan Atatürk'e “...Size, İzmit’ten tavsiye edilen Yahya’yım. Telgraf başında emirlerinizi almaya geldim!” şeklinde bir telgraf gönderir. Atatürk bu telgrafa cevabı ise şu olur: “Bulunduğunuz bölgede kuvvetli bir örgüt yapınız. Adapazarı Kaymakamı Tahir Bey aracılığıyla bizimle ilişki kurunuz. Şimdilik hazır bulununuz.”
5 Ekim Pazar günü Atatürk, Balıkesir’de Kuva-yi Milliye Reisi Hacim Muhittin (Çarıklı) Bey’e şu telgrafı gönderir:
“...Aydın vilâyetimizin mukaddes topraklarını kirleten Yunanlıları kesinlikle kovup uzaklaştıracağımıza kesin güvenimiz mevcuttur. Bu kanaatleri orada bulunan bütün, aynı millî imanı taşıyan kahraman arkadaşlarımıza iletmenizi…” Aynı gün, İngilizlerin Merzifon ve Samsun’dan askerlerini çekmesi üzerine durumu bir bildirge ile müjdeler.
6 Ekim Pazartesi günü, Ali Rıza Kabinesi ile Heyet-i Temsiliye arasında anlaşma zemini yaratmak için Harbiye Nazırı Cemal Paşa tarafından Nezaret’e davet edilen Yunus Nadi Bey, Mustafa Kemâl ile telgraf görüşmesi yapar. Yunus Nadi, eski idarecilerden bir kısmının cezalandırılması isteğinden vazgeçilmesini isteyerek, Hükümetin geçici olduğunu bildirir. Atatürk ise, Temsil Heyeti’nin isteklerinin kabul edilmemesi halinde İstanbul ile ilişkilerin düzelmeyeceğini bildirir.
7 Ekim günü Atatürk, Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya, yeni kabine’ye başarı dileyen bir telgraf gönderir:
“Kabinenin bizimle beraber ve bir olarak, milli iradenin hâkimiyeti esasını kabul etmesine millet adına teşekkür ederiz. ...Sizin ve dahil bulunduğunuz kabinenin başarı saylamasına ve bu sayede vatanın kurtuluşuna yönelik amacın bir an evvel gerçekleşmesine bütün varlığımızla çalışacağımıza güvenmenizi arz ile burada hazır bulunan bütün arkadaşlarımın selâm ve hürmetlerini takdim ederim.”
Atatürk, Ali Rıza Paşa Kabinesi’nin Heyet-i Temsiliye ile aynı fikirde olduğunu belirtmesi üzerine vilâyetlere, kazalara ve basına bir bildiri yayınlar:
“...Hükûmetle millî istekler arasında tam anlaşma meydana geldiğini memnuniyetle müjdeleriz. Bu sebeple Ferit Paşa Kabinesi’ne karşı resmî yazışmaların kesilmesi hususunda telgrafhanelerce zorunlu olarak alınmış olan önlemler derhal kaldırılacaktır.”
Atatürk aynı gün, Heyet-i Temsiliye adına millete bir bildirge yayınlar:
“En ağır tarihî şartlar altında bile millî vakarından ve herkesin hukukuna saygı göstermedeki mazisinden gelen hasletlerinden zerre kadar ayrılmamış olan milletimizin, bundan sonra da aynı tarz ve harekette sabit kalacağından ve bu suretle bu mübarek topraklara sahip olmaktaki uygarlık yeteneğini bütün cihana onaylatacağından şüphe yoktur.”
Atatürk ayrıca, Damat Ferit kabinesinin millî müracaat ve şikâyet üzerine düşürülmesiyle yerine millî istekler dairesinde işleri yürütecek yeni bir kabine kurulması nedeniyle Padişah Vahdettin’e teşekkür telgrafı gönderir. 56. Tümen Komutanı Bekir Sami Bey’e gönderdiği telgraf ile Bursa Halkına teşekkür eder:
“Bursa halkının vatanperver tavrına ve samimî hissiyatına teşekkür ediyorum.”
8 Ekim günü Atatürk, tüm telgraf memurlarına bir teşekkür telgrafı gönderir:
“...Telgraf memurlarının her türlü güç şartlara rağmen yasal isteklerimizi desteklemesi, millî birliğin pek kıymetli bir etkeni olduğundan bütün millet adına hepinizi tebrik ile teşekkür ederim.” Ayrıca Sadarete gönderdiği tebrik ve teşekkür telgrafının bir kopyasını paylaşır.
9 Ekim Perşembe günü Atatürk, Teke Mutasarrıfı Celâl Bey’e şu telgraf gönderir:
“Bölgeniz dahilindeki yabancıların hareket ve demeçlerine dair muntazam bilgi verilmesi, bilhassa İtalyanların vaziyetinin dikkatle izlenmesi…”
10 Ekim Cuma günü Atatürk, Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya “Salih Paşa ile görüşme yeri olarak Amasya’yı tespit ettiklerini ve Heyet-i Temsiliye adına kendisi ile Rauf (Orbay) ve Bekir Sami (Kunduh) Beylerin bulunacağını” bildiren bir telgraf gönderir. Atatürk, İstanbul Matbuat Cemiyeti Reisi Velit (Ebüzziya) Bey’in Tasvir-i Efkâr, Vakit, Akşam, Türk Dünyası ve İstiklâl gazeteleri adına 9 Ekim 1919 tarihli telgrafla sorduğu sorulara şu cevabı verir:
“...Bugünkü hükûmetin iç ve dış siyasetimizi iyi idareye muktedir olup olmadığı hakkında şimdilik kesin bir şey söyleyemeyiz; bunu uygulama gösterecektir” şeklinde olur.
11 Ekim günü Atatürk, Yenigün gazetesinin Sivas’ta bulunan muhabirine millî örgüt hakkında bir demeç verir:
“...Ben sırf vatan ve milletime böyle bir tarihî dakikada tamamiyle kendimi verebilmek gayesiyle mukaddes mesleğimden ayrılıp milletin sinesine katıldım. Bu sebeple tamamiyle milletimin umumî iradesine boyun eğmiş durumdayım.” Atatürk aynı gün, Milletvekili seçimi hakkında bildirge yayınlar. Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetinin milletvekili adaylarının belirlenmesi sürecine karışmayacağını deklere eder.
12 Ekim Pazar günü Atatürk, Askerî Nigehban Cemiyeti”nin ortadan kaldırılması hakkında Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya bir telgraf gönderir:
“...Bu fesat kaynağının hemen kökünden sökülüp atılmasını, mensuplarının diğerlerine ibret olacak surette cezalandırılmasını ve bu icraat ve takibattan ordunun resmî genelgeler ile haberdar edilmesini fedakâr ve namuslu subaylarımızın zihinlerinin rahatlaması, ordunun disiplininin temini açısından hayatî bir mesele saydığımızdan arzını ödev kabul ederiz.” Ayrıca yine Harbiye Nazırına Aydın cephesinin desteklenmesi ve alınması gereken tedbirler hakkında bir yazı da gönderir. Atatürk, Eskişehir Mutasarrıfı Hilmi Beyin öldürülmesi dolayısiyle Süleyman Nazif Bey tarafından kendisine çekilen telgrafa cevap yazarak olayla kendilerinin bir ilgisi olmadığını bildirir.
13 Ekim Pazartesi günü Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk örgütüne bir genelge yayımlar:
“...Millî varlığımızı dost ve düşman nazarında gösteren ve ispat eden örgütün, tüzük gereğince şekillendirilmesi ve bilhassa küçük, büyük bütün merkezlerin birbirleriyle ve merkezî heyet ile sıkı bir bağ kurmaları bugünün en mühim hayatî ve millî ve vatanî bir vazifesidir.”
Atatürk, Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tüzüğünün onbirinci maddesi hakkında görüşünü isteyen bir telgraf gönderir:
“Mebuslar Meclisi’nin açılışından sonra Cemiyet’in ne gibi bir siyasî durum alması lâzım geleceği hakkındaki yüksek düşüncelerinizin bildirilmesi.”
Tasvir-i Efkâr gazetesi sahibi Velit (Ebüzziya) Bey’in, Atatürk'e Kuva-yi Milliye’nin vaziyeti hakkında telgrafla sorduğu sorulara Atatürk'ün cevapları şöye olur:
“Millî örgütün ileri gelenleri, vatanın müdafaası ve bağımsızlığı için kalpleri çırpınan milletin umum güzide evlâtlarıdır. Ana maksat, vatanın bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını temin etmektir.”
Atatürk, Sivas’ta halkın “kahrolsun işgal!” diye gösteride bulunması üzerine, “Kahrolsun işgal tarzındaki yazılar, Hükûmetin bugünkü siyasetine uygun değildir” şeklinde Sivas vilâyetine uyarıda bulunan Dahiliye Nazırı Mehmet Şerif Paşa’nın bu davranışı sebebiyle Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya şu telgrafı gönderir:
“Milletin gerçek hissiyatına dayanarak hükûmetin bu haksız işgalleri, siyasî, resmî dille ret ve mütareke hükümlerine aykırı bugüne kadar vuku bulmuş müdahaleleri protesto edeceğini beklemekteyiz!”
14 Ekim günü Atatürk, Bursa’da Albay Kâzım ve Albay Bekir Sami Beylere, Ankara’da Ali Fuat Paşa’ya, Balıkesir Bölgesi’nde Redd-i İlhak, Karakol Cemiyeti gibi derneklerin kendi başlarına iş görmelerinden ve yeni kongreler toplamaya girişmelerinden yakınarak bunların Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne bağlanmalarını ister.
15 Ekim günü Atatürk, Fransız Le Temps gazetesine verdiği demeçte, Milli Teşkilat’ın bir parti olmadığını, Meclis güven içinde çalışmaya başlayıncaya kadar görevine devam edeceğini, Hükümetin idari işlerine karışmadıklarını, Ermeni ülkesini Osmanlı sınırları dışında görmek istediklerini belirtir.
16 Ekim Perşembe günü Atatürk, -Ali Rıza Paşa Hükümetini temsilen İstanbul’dan gelecek olan Salih Paşa ile görüşmek üzere- Sivas’tan Amasya’ya doğru hareket eder.
Ali Rıza Paşa Hükümeti ile Temsil Heyeti arasında 20 Ekim 1919 Pazartesi günü başlayan ve 22 Ekim Çarşamba günü sona eren "Amasya görüşmeleri" tamamlandıktan sonra, Atatürk 28 Ekim 1919 Salı günü Sivas’a döner. Dönüşte Tokat-Sivas yolunda, Atatürk otomobilde arkadaşlarına şunları söyler:
“...İstanbul’dakiler, rütbelerimi, nişanlarımı geri alacaklarmış! Hakları yok ya! Çünkü ben onların her birini bir harp meydanında, bir hizmet karşılığı kazanmıştım. Salonlarda, saraylarda değil! Haydi kordonumu alsınlar; o sarayındı. Fakat her ne ise... Zaten ben, o kimselerden önce davranarak istifamı verdim. Varsın alsınlar! Ancak (göğsündeki altın harp imtiyaz madalyasını göstererek) bunu vermem! Bunu benden kimse alamaz! Bunu, Anafartalar’da harp meydanında, ateşin karşısında benim göğsüme taktılar!”
Aynı gün, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tüzüğüne ek olarak hazırlanan yönetmelik Atatürk imzası ve gizli kaydıyla örgüte duyurulur. Genelgede “orduya yardımcı milli müfrezelerin kurulması, seyyar ve sabit bu müfrazelere eli silah tutan bütün gençlerin alınması” istenir.
29 Ekim günü Atatürk, Sivas’ta Temsil Heyeti üyelerine, Salih Paşa ile yapılan Amasya görüşmeleri hakkında bilgilendirmede bulunur: “Başta Sadrazam olmak üzere, kabine üyelerinin tümünün aciz, Padişah’ın gözüne girmek isteyen, Milli Harekete kısmen karşı, kısmen onun yanında kişiler olduklarını” belirtir. Aynı gün, 15., 20., 13., 12. ve 3. Kolordu Komutanları’nı Sivas’ta yapılacak toplantıya davet eder.
Atatürk 30 Ekim günü, Harbiye Nazırı Cemal (Mersinli) Paşa’nın 29 Ekim tarihli telgrafına şu cevabı verir:
“...İstanbul işgal altında ve gerçekten tehlike mevcuttur. Millî Meclisin toplanmasının ise mutlak güven içinde olması ilk ve esaslı şarttır. Bu sebeple taşrada tam bir güven mevcut olan bir yerde toplanması kesin zaruret halinde görülmektedir.”
4 Kasım Salı günü Atatürk, İstanbul’da bulunan Karakol Cemiyeti kurucularından olan Kara Vasıf’a bir telgraf göndererek bir kez daha meclisin İstanbul dışında bir yerde toplanması gerektiğini belirtir: “...Bir kere daha arz edelim ki, Meclis-i Mebusan’ın her açıdan güven verici bir yerde toplanması ilk şarttır.”
Diğer taraftan, Kâzım Karabekir’e Millî Meclis’in nerede toplanması gerekeceği hakkında görüş isteyen bir telgraf gönderir. Atatürk telgrafında, Amasya Görüşmesi için İstanbul’dan hareket eden Bahriye Nazırı Salih Paşa’nın Kızkulesi açıklarında 48 saat bekletildiğini hatırlatarak, Meclisin bu şekilde işgal altında bulunan bir şehirde toplanmasının sakıncalı olduğunu bildirir.
5 Kasım günü Atatürk, Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın milletvekili seçimlerinde baskı yapılmaması konusunda 4 Kasım 1919 tarihinde gönderdiği telgrafa şu cevabı verir: “...Yaygara koparan siyasî partilere gelince, bunlar yalan söylüyorlar. Çünkü her yerde seçimlere katılmışlardır. Ancak, beşer onar kişiden ibaret olan bu partilerin millet gözünde bir mevkileri olmadığından ve millet bu defa İstanbul’daki politikacılardan değil, kendi bağrındaki öz vatandaşlardan milletvekillerini seçmekte olduğundan, kendilerinin başarı sağlayamayacaklarını anlayarak telâş ediyorlar. Buna karşı bizim elimizden ne gelebilir? Bu noktadaki gerçekte, kabinenin kararsızlık içinde oluşu gariptir. Sözü edilen baskı nerede, kimin tarafından ve nasıl yapılmıştır? Lütfen açıklanmalıdır ki, Heyet-i Temsiliye vazifesini yapabilsin.”
Ayrıca, Millî Kongre Başkanı Esat (Işık) Paşa’nın milletvekili seçimlerine müdahale edilmemesi konusunda 3 Kasım 1919 tarihinde göndermiş olduğu telgrafa da cevap verir: “...Bu haberi verenlerin amacı, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne mensup herhangi bir kişi veya kişilerin milletvekili seçiminde kanunen kendilerine tanınmış hakkı ve vazifeyi her millet ferdi gibi yapmaları ise, bu pek tabiîdir. ...Milletvekili seçiminde milleti aydınlatmak için bütün siyasî partilere faaliyet alanı açıktır”
6 Kasım Perşembe günü Atatürk, Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya bir telgraf göndererek bir kez daha, Meclisin İstanbul’da toplanmasının uygun olmayacağını bildirir: “Milletvekillerinin şahısları her türlü yabancı müdahale ve tesirinden uzak, Meclis-i Mebusan güven içinde iş görecek bir halde bulunmadıkça, hatıra gelen mahsurlara rağmen İstanbul’da toplanmasının uygun ve doğru olmayacağına inanıyorum”. Atatürk aynı gün Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyetlerine Urfa, Antep ve Maraş’ın Fransızlar tarafından işgalini protesto amacıyla İtilâf Devletleri temsilcilerine, Avrupa ve Amerika kamuoyuna telgraflar çekilmesini isteyen telgraf gönderir.
7 Kasım 1919 Cuma günü Atatürk, yeniden toplanması kararlaştırılan Osmanlı Meclis-i Mebusanı için yapılan seçimlerde Erzurum milletvekilliğine seçilir.
8 Kasım günü Atatürk, 56. Tümen Komutanı Albay Bekir Sami (Günsav) Bey’in 7 Kasım günü göndermiş olduğu, meclisin Bursa’da toplanabileceği konusundaki telgrafına şu cevabı verir: “Bursa vilâyetinin emniyet ve asayişinin temini konusundaki çalışmalarınızı, şükran ve saygılarımızla görüştük. Heyet-i Temsiliye, sizin gibi fazilet ve ahlâk sahibi, soğukkanlı ve tedbirli bir komutanın Bursa gibi nazik ve önemli bir mevkide bulunmasını, vatanın selâmeti ve millet için hayırlı bir olay olarak kabul ediyoruz.” Atatürk, Cemiyete gönderdiği telgraf ile nerelerde ve kimler tarafından İdare Heyeti oluşturulduğu bilgilerinin derhal bildirilmesini ister.
9 Kasım Pazar günü Atatürk, güney bölgelerinin İngilizlerin çekilmesinden sonra Fransızlar tarafından işgali üzerine Antep, Adana, Sis, Mersin, Cebelibereket Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’ne bir telgraf göndererek işgalin protesto edilmesini ister: “...Türk Hükûmeti parçalarından olan bu yerlerin Fransızlar tarafından işgalinin bütün hükûmet memurlarıyla Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyetleri ve Belediye Başkanları tarafından kamuoyu ve Amerika katında protesto edilmesi ve bu haksızlığın düzeltilmesinin istenmesi bildirilir.” Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyetleri’ne, Bahriye Nazırı Salih (Kezrak) Paşa’nın Amasya görüşmelerinde Millî Meclis’in Anadolu’da toplanmasını kabul ettiğini bildiren bir yazı gönderir.
10 Kasım Pazartesi günü Atatürk, 56. Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Bey’e dış siyaset hakkında şu cevabı verir: “Bugün dostumuz yoktur; ancak dostumuz millî bütünlüğümüz, örgütümüzdür.” Aynı gün İtalyan diplomat Luigi İlliari, Atatürk ile görüşmek üzere Sivas’a gelir.
11 Kasım günü Atatürk, Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile Sabronya üyesi Celâl Bey’in 8 Kasım tarihli yazısına verdiği cevapta: “Batı Trakya’nın bağımsız kalmasının ve elverişli bir zamanda Türkiye’ye katılmasının amaç olduğunu, bunu sağlamak için Hükümet’in yardımını beklemeksizin milli teşkilatı güçlendirmek gerektiğini, gereken gelirin o topraklardan sağlanmasının zorunlu olduğunu” bildirir.
12 Kasım günü Atatürk, Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın 9 Kasım 1919 tarihli telgrafına şu cevabı verir: “...Millî örgüte karşıt düşüncede bulunanlar ancak memleket ve millete düşman olanlardır! ...Bildirdiklerinizden anladığımıza göre, İstanbul Hükûmeti, millî örgütün varlığını ihtimal ki, gereksiz görüyor. Gerçekten durum bu merkezde olup millî örgüte ihtiyaç olmaksızın memleketi kurtaracak kuvvete sahip bulunuyorsa, ona göre gerekenlerin yapılmak üzere açıkça bildirilmesini, aradaki her türlü yanlış anlamanın giderilmesi için arz ve rica ederiz.”
14 Kasım Cuma günü Atatürk, Suriye ve Kilikya’daki işgal kuvvetlerinin değiştirilmesi hakkında İngiliz-Fransız anlaşması nedeniyle, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyetleri’ne ve basına şu genelgeyi yayımlar: “İngilizler, Fransızlarla 1916 yılında imzaladıkları antlaşmayı esas kabul ederek bu yıl Eylül’ün onbeşinci günü “Suriye Anlaşması” adıyla milletin tarihine yeni bir zulüm ve tecavüz sayfası daha ilâve ettiler. Milletimiz Erzurum ve Sivas Kongreleriyle mukaddes ve meşru hukukunu savunma hususundaki azim ve kararını cihana ilân etmişti. Bu sebeple bu ve bu gibi varlığımıza ve meşru bağımsızlığımıza kasteden caniyane kararlara asla boyun eğmeyecektir!”
15 Kasım Cumartesi günü Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyetleri’ne, tüm dernek şubelerinin İtilâf temsilcileri katında İzmir’in boşaltılmasına dair müracaatta bulunması hakkında bir genelge yayımlar. Genelgede kışın yaklaşmakta olduğu, Yunan işgali ve zulmünden kaçan evsiz binlerce göçmenin mahvolacaklarını bildirir. Aynı gün, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyeti Başkanlığı’na gönderdiği telgraf ile kabinenin aczinden sözeder: “...Kabine’nin âciz tavrı bizi de düşündürüyor. Fakat yeniden kabine buhranı çıkarmak, belki bunlardan da fenalarının gelmesine sebep olabileceğinden şimdilik uygun görülmüyor. İzlediğimiz esas, zaman kazanmak, Millî Meclisin toplanmasını temin etmek, millî örgütü memleketin her tarafına yaymaktır.” Atatürk, Cemiyet Merkez Heyetine gönderdiği telgrafta Giresun kayıkçılarının Yunan vapurlarına yük ve yolcu götürmeme kararı aldıklarını bildirir.
16 Kasım Pazar günü Temsil Heyeti üyeleri ve bir kısım komutanlar Atatürk'ün başkanlığında Sivas’ta toplanırlar. (Bu görüşmeler 28 Kasım 1919’a kadar devam etmiştir) Gizli olarak yapılan toplantıda, Meclis’in açılma yeri, İstanbul Hükümetiyle ilişkiler, milli örgütlerin durumu gibi konular ele alınır. Atatürk'ün “Millî Meclis’in her türlü güvenlik şartlarını taşıyan bir yerde toplanması gerekir” sözlerine karşın, hükümetin ve padişahın ısrarları da göz önüne alınarak Meclis’in -sakıncalı olmakla birlikte- İstanbul’da toplanması kabul edilir.
Atatürk, Antep, Maraş ve Urfa’nın İngiliz işgalinden Fransız işgaline devredilmesi nedeniyle İtilâf Devletleri temsilcilerine şu protesto metnini gönderir:
“...Yunanlılara işgal ettirilen Aydın vilâyetindeki öldürme ve imha facialarının şimdi de Ermenileri âlet eden Fransızların işgal ettiği Adana vilâyetinde, Maraş, Urfa ve Antep’te aynen işlenmesi, bütün bu siyasî haksızlıklara bir ilâve teşkil ediyor. İtilâf Devletleri’nin yapmış ve yapmakta olduğu haksız davranışları şiddetle protesto eder ve onların memleketimiz ve milletimiz için daha insanî ve daha adaletli duygulara, arzularıyla dönmelerini temenni ederiz. Milletimiz, topraklarının ayrılması ve taksimine ve esarete düşmeye razı olmaktansa bütün maddî ve manevî kuvvetleriyle varlığını ve meşru hukukunu korumada kararlılıkla devam ve ısrar edecektir. Bu meşru ve kutsal kararda milletimizin bütün anlamıyla beraber olduğunu İtilâf Devletleri’ne haber vermek isteriz. Bu hususta milletimizin yükselen meşru sesini duymak istemeyerek tutulan insanlık dışı yolda devamın verebileceği sonuç, pek acı olabilir!” Aynı gün, Harbiye Nazırı Cemal (Mersinli) Paşa’ya bir telgraf göndererek, Kuva-yi Milliye erlerinin yedirilme, giydirilme, donatım ve gereken silâhlarının Nezaret’çe temin edilmesini ister.
17 Kasım Pazartesi günü, Temsil Heyeti üyeleri ile bir kısım komutanların katılımı ile yapılan toplantının ikinci birleşiminde Atatürk şunları söyler: “Eğer uygun görürseniz, milletvekilleri İstanbul’a gitmeden önce onları aydınlatmak ve bazı temel ilkelerimizi kendilerine anlatmak, bu amaçla toplanacakları yerleri belirtmek üzere şimdiden bir yönetmeliğin esaslarını kararlaştıralım.”
18 Kasım Salı günü Atatürk, Temsil Heyeti üyeleri ile bir kısım komutanların katılımı ile yapılan toplantının üçüncü birleşiminde şunları söyler: “Millî Meclis İstanbul’da toplanacağına göre Mebusan Meclisi’nde, millet ve memleketin haklarını tüzük ve bildirilerimizdeki temel ilkelere uygun bir tarzda savunabilmek için bir grup oluşturmamız gerekiyor.” Atatürk, Sivas Valisi’ne Meclisin toplantı yerinin İstanbul olacağını bildiren bir telgraf gönderir.
19 Kasım Çarşamba günü Atatürk, Heyeti üyeleri ile bir kısım komutanların katılımı ile yapılan toplantının dördüncü birleşiminde şunları söyler: “Bağımsızlığımız sağlanıncaya kadar, yani barışa kadar şimdikinden daha çok örgütlenmek, Merkez Heyetleri ile Heyet-i Temsiliye arasındaki bağlantıları daha hassas hale getirmek için bazı tedbirlerin alınması gereklidir.”
20 Kasım Perşembe günü, Temsil Heyeti üyeleri ile bir kısım komutanların katılımı ile yapılan toplantıda Atatürk, Yunan zulümleri hakkında yapılacak başvuru, Meclis güvenlik içerisinde çalışırsa Temsil Heyeti’nin alacağı tavır görüşülür. Varılan sonuca göre Temsil Heyeti Hükümetle ilişiği kesecektir.
21 Kasım Cuma günü Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyetleri’ne şu yazıyı gönderir:
“...Amerika resmî çevreleri, İtilâf hükûmetlerinin, işgal bölgelerinde seçimlere engel olma ve diğer bölgelerde karışıklık çıkarma, asayişi bozma ve eşkiyalığı teşvik suretiyle yaptıkları tahriklere ait belgeleri, büyük bir önem ve ilgi ile istemektedirler. Bu sebeple, bu gibi belge ve delillerin elde edilerek toplanılması ve Heyeti Temsiliye’ye bilgi verilmesi rica olunur.”
23 Kasım Pazar günü, Temsil Heyeti üyeleri ile bir kısım komutanların katılımı ile yapılan toplantının yedinci birleşiminde Atatürk şunları söyler: “...Mütareke tarihindeki topraklarımız anavatandan ayrılamaz. Düşmanlarımız bu şartlar altında barış yapmamakta direnirlerse, biz de onların isteklerini hiçbir zaman hükûmete (Meclis’e) tasdik ettirmeyiz. O halde, ilke olarak Millî Meclis’in ve onunla beraber yürüyecek olan hükûmetin, daha başlangıçta böyle bir teklifi reddetmesi gerekir”
24 Kasım Pazartesi günü Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk örgütüne ve komutanlara, millî örgütün mahalle ve köylere kadar yayılmasını isteyen bir telgraf gönderir “...Bu pek hayatî ve mühim meseleye ivedi çare bulmak, vatanın geleceğiyle ilgili olan millî örgütü, sağlam esasa dayandırmak amacıyla kolordu ve tümen komutanlarının ve askerlik dairesi başkanlarının bu mukaddes vazife ile doğrudan meşgul olmaları, bu yolda temasta bulundukları başkanlar ve mülkiye memurlarının vatansever yardımlarından azamî istifade etmeleri gereği, karar altına alınmıştır.”
Atatürk, Harbiye Nazırı Cemal (Mersinli) Paşa’ya bir yazı göndererek Aydın Cephesi için para ister: “...Kuvayi Milliye direnmesinin esası paraya bağlı olduğundan, Amasya’da Salih Paşa ile de görüşüldüğü üzere, Donanma Cemiyeti’nin 400.000 lirasının bu cepheye -Aydın cephesine- ayrılması zorunludur.”
26 Kasım Çarşamba günü Atatürk, Temsil Heyeti üyeleri ile bir kısım komutanların katılımı ile yapılan toplantının sekizinci birleşiminde şunları söyler: “...Bu hükûmet yahut bir başkası, bizimle anlaşmaya yanaşmazsa bizim işimiz, örgütümüzü daha da güçlendirerek devam ettirmekten ibaret kalacaktır.”
27 Kasım Perşembe günü Atatürk, Cemal Paşa’nın 24 Kasım 1919 tarihli telgrafına şu cevabı verir: “...Devletin iç işleri ve siyasî işlerinin ortaklık kabul etmediği bir gerçek olmakla beraber, benzeri görülmemiş bugünkü durumda, vatan ve milletin mukadderatını temin edecek olan millî örgütü bozacak hiçbir muameleye milletin razı olmayacağı da pek meşru ve tabiîdir. ...Heyetimiz, imzası altındaki üstlendiği hususlara tamamiyle sadıktır. Ancak, üstlenmelerin karşılıklı olması gerekir. Halbuki hükûmet, Salih Paşa’nın imzası altındaki üstlenme ve notların henüz hiçbirini yerine getirmemiş ve varsa engelleyici nedenleri de bildirmemiştir.” Temsil Heyeti üyeleri ile bir kısım komutanların katılımı ile yapılan toplantıda, İstanbul’dan aynı gün gelmiş olan Kara Vasıf Bey’in getirdiği haberler dinlenir. Kara Vasıf, Hürriyet ve İtilaf’tan başka İngiliz yanlısı parti bulunmadığını, partilerin tabanları ve güçleri bulunmadığını söyler ve ardından Sait Molla’nın Rahip Frew’ya yazdığı mektupların kopyalarını okur.
28 Kasım Cuma günü Atatürk, Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın 10 Kasım 1919 tarihli mektubuna şu cevabı verir: “Saltanat hükûmetinin, esaslı bir teşebbüs için dayandığı kuvvetin ciddiyetine güvenemediği gibi hususları ciddî görmüyoruz.” Temsil Heyeti üyeleri ile bir kısım komutanların katılımı ile yapılan toplantıda, daha kötüsünün gelebileceği hesaba katılarak şimdilik Ali Rıza Paşa Hükümeti’nin düşürülmesi çabasına girilmemesi kararı alınır.
29 Kasım Cumartesi günü Sivas’ta, Atatürk, Temsil Heyeti üyeleri ile bir kısım komutanların katılımı ile 16 Kasım tarihinden bugüne kadar yapılan toplantılar sonan erer. Kararlara göre, İstanbul başka türlüsüne razı olmadığı için Meclis İstanbul’da toplanacak, ancak Meclis’te güçlü bir grup meydana getirilecek ayrıca Fransızlara karşı askeri tedbirler alınacaktır. Atatürk, Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya bir telgraf göndererek Meclis’in İstanbul’da toplanması kararına uyacaklarını bildirir: “Millî Meclis’in İstanbul’da toplanması gereği hakkında hükûmetin görüşüne uygun karara, Mebuslar Meclisi’nin her türlü dokunulmazlığını sağlama zorunluğunu kabineye bırakarak, mecburiyet karşısında uyulmuştur.”
3 Aralık Çarşamba günü Atatürk, Harbiye Nazırı Cemal (Mersinli) Paşa’ya, Adana’da Ferda adıyla yayımlanan Kuva-yi Milliye aleyhindeki gazetenin Anadolu’ya dağıtımının engellenmesi hususunda bir telgraf gönderir.
5 Aralık Cuma günü Mevlüt Kandili olması nedeniyle Atatürk bir kutlama yayınlar.
7 Aralık Pazar günü Atatürk, Sivas’ta, Fransız hükûmetinin Suriye temsilcisi Picot’u kabul eder ve bir görüşme gerçekleştirir. Picot 4 Aralık günü önce Kayseri de bulunan Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ile görüşür ve aynı gün Sivas’a geçer. Ali Fuat Paşa’ya mevcut Fransa Hükümeti’nin politikasının yanlış olduğunu, yakında Fransa’da seçimler olacağını ve yeni seçilecek başbakanın, Fransız milletinin siyasetine uygun olarak, Ortadoğu’da Türk çoğunluğunun bulunduğu bir kıtada kuvvetli ve müstakil bir Türkiye Devleti’nin oluşması siyasetini güdeceğini belirtir. Ancak bunun için Kilikya bölgesindeki çatışmaların durdurulmasının şart olduğunu belirtir. Üç gün boyunca süren görüşmelerin başında Picot Kilikya ve Suriye’yi sömürgeleri yapmak niyetinde olduklarını söylemiş ancak Atatürk'ün “Kilikya bedenimizin bir parçasıdır” cevabını vermesi üzerine Adana, Maraş, Antep ve Urfa’nın Türklere bırakılmak zorunluluğunu görmüş ve bundan sonraki görüşmeleri buna göre devam ettirmiştir. Görüşmelerin sonunda Picot Sivas’tan ayrıldıktan sonra Paris Barış Konferansına katılacağını ve burada İşgal güçlerinin geri çekilmesi için çalışacağını belirtir. Fransızlara tanınacak ekonomik ayrıcalıklar karşılığında bölgedeki Fransız askerlerinin çekileceği, o zamanan kadar da bölgede çatışmaya girilmemesi konusunda fikir birliğine varılır. Nitekim Atatürk ilerleyen günlerde Urfa Müftüsüne gönderdiği telgraf ile örgütlenmeye devam edilmesini ancak zorunda kalmadıkça Fransız askerleri ile çatışmaya girmemelerini önerir. Picot ta Sivas’tan ilgililere gerekli telgrafları gönderir.
Picot’un Atatürk ile görüşmesi, Fransa’nın Temsil Heyeti’nin gücünün farkında olduğunu göstermektedir. Görüşme iki tarafın birbirlerinin niyetini anlamalarını sağlamıştır. Picot’un bahsettiği başbakan değişimi ancak 19 Ocak 1921 tarihinde Briand’ın seçilmesi ile gerçekleşmiş ve gerçekten de 20 Ekim 1921 günü Ankara Antlaşması imzalanmıştır. Bu görüşme esnasında Atatürk ile Picot arasında şöyle bir konuşma geçer:
Picot: Türk Fransız gelecek dostluğu ve müşterek menfaati elinizdedir. Kilikya’ya doğru yürümekte olan millî ordularınızın bulundukları yerlerde kalmaları için derhal emir verirseniz her şey esasından halledilmiş olacaktır.
Atatürk: Fakat benden mümkün olamayacak bir şey istiyorsunuz! Milletin bağımsızlığı tehlikeye girdiği vakit millet, ordularını kendi toplar ve yalnız bir hareket tarzı kabul eder. O da; kurtuluş uğrunda sonuna kadar kanını dökmek! Eğer Kilikya’da Türkün bağımsızlığını almak gibi bir niyetiniz olmadığını gerçekten ispat edecek olursanız, bu orduların üzerinize yürüyerek sizinle muharebeye tutuşacaklarını zannetmem. Görüyorsunuz, istediğiniz şey gerçekten benim elimde değildir!”
Atatürk, Picot ile yaptığı görüşme hakkında Kâzım Karabekir Paşa’ya bir telgraf gönderir.
Aynı gün, Demirci Mehmet Efe’nin 3 Aralık 1919 tarihli telgrafına şu cevabı verir: “İngiliz Albayı’na evvelce söylediğiniz sözler ve daha sonra gönderilen cevap son derece iftihara değerdir.” (Demirci Mehmet Efe, Nazilli’den Mustafa Kemâl’e, yörede bulunan İngiliz Albayı ile görüşmesini bildiren şu telgrafı göndermiş idi: “İzmir ve Aydın vilâyetinde bir tek Yunan askeri kalmayıncaya kadar mücadeleye karar verdiğimiz, araya İngiliz ve Fransız kuvvetleri girmiş olsa bile silâh kullanmaya mecbur olacağımız evvelce kesin bir dille bildirildi. Karşımıza her kim çıkarsa çıksın vatanı kurtarmak için bundan başka sözümüz olmadığını, olamayacağını arz ederim”)
8 Aralık Pazartesi günü Temsil Heyeti, Urfa Müftüsüne, Fransızların Güney Anadolu’yu boşaltacaklarının anlaşıldığını bildirir, Ermenilere ve Fransızlara, sebep olmadıkça silahlı saldırıda bulunulmamasını ister. Atatürk, Bulgarların Türkiye ile anlaşmak istedikleri bir zamandan onlara karşı Batı Trakya’da harekete geçmenin doğru olmadığını İstanbul Merkez Kurulu’na bildirir. Aynı gün Salihli Cephesi Komutanlığı’na gönderdiği telgrafta: “Batı Anadolu millî hareketinin birleşik yönetimi 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’ya verilmiştir” şeklinde hatırlatmada bulunur.
9 Aralık Salı günü Atatürk, Konya’da bulunan 12. Kolordu Komutanı Fahrettin (Altay) Bey’e, memleketin içinde bulunduğu durum hakkında şu mektubu gönderir:
“...Memnuniyet vericidir ki, bugün istisnasız bütün kolordu komutanları arkadaşlarımız büyük bir iyi niyetle vatanın kuruluşu noktasında görüşlerini birleştirmiştir.”
11 Aralık Perşembe günü Atatürk, Harbiye Nazırı Cemal (Mersinli) Paşa’nın, Temsil Heyeti’nin işgal kuvvetlerine gönderdiği telgrafların memlekette iki hükümet varmış gibi bir algı yarattığına dair 9 Aralık 1919 tarihli telgrafına şu cevabı gönderir:
“...Millet, kutsal ve meşru haklarına karşı yapılan müdahaleleri, kesin lüzum hasıl olursa, silâhla dahi önlemeye karar vermiştir. Heyet-i Temsiliye’nin, Mümessillere telgraf çekmesi konusuna gelince, bu ancak protestoları içine almaktadır ki, kabinenin onayına da sunulmuştur. Esasen, milli birliğin temsilcisi olmak sıfatıyla Heyet-i Temsiliye’nin millet adına bu gibi müracaatlarda bulunması meşru bir haktır. Eğer Hükûmet de aynı duyarlılığı gösterir ve milletle aynı fikirde olduğunu bu gibi fırsatlarda açıkça ortaya koymaktan çekinmezse, siyasete zarar şöyle dursun, çok büyük faydalar sağlanacağı aşikârdır. ...Bu gibi hususlarda, temsilcimiz olmak itibariyle sizin, Hükûmeti aydınlatmanız gereğini, memleketin selâmeti adına arz ederim.”
12 Aralık Cuma günü Atatürk, Osmanlı Padişahı adına Damat Ferit Paşa’nın İngiltere temsilcileriyle Türkiye’nin İngiliz mandasını kabul ettiğine dair 12.9.1919 tarihinde imzaladığı gizli anlaşma metniyle ilgili Kâzım Karabekir’e bir telgraf gönderir. (Günümüzde de varlığı tartışılan bu anlaşma için Atatürk Nutuk’ta “12 Eylül 1919’da Sadrazam Damat Ferit ile İngiliz temsilcisi arasında imzalandığı ve az sonra padişahça onaylandığı ileri sürülen bir gizli antlaşma Fransızlarca ele geçirilip yayınlanmıştır. Bu belgenin gerçekten var olup olmadığı üzerinde çok tartışılmıştır, ancak o sırada duruma ve hem İngilizlerin, hem de padişahın istek ve düşüncelerine çok uygun olduğu ve bunların kâğıt üzerine dökülmesinden ibaret bulunduğu için gerçek durumun bir ifadesi sayılabilir.” demektedir.)
13 Aralık Cumartesi günü Atatürk, “Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti” Yönetim Kurulu’nun 12 Aralık 1919 tarihinde göndermiş olduğu “Sizleri kendimize rehber kabul ederek Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti adıyla bir dernek kurduk. Amaç, vatan müdafaasıdır. Biz, hemşireleriniz de siz muhterem kardeşlerimizle beraber olacağız, yahut beraber yaşamak hakkını kazanacağız. Bugünden itibaren derneğimiz muhterem kardeşlerimizin vatanî her emirlerini yapmaya hazırdır.” şeklindeki telgrafa şu cevabı verir: “...Anadolu’nun bilhassa pek büyük inkılâplara muhtaç olan kadınlık hayatında, gelecek için pek büyük ilerleme ve uyanış vaat eden bu takdire değer girişim, memleketin her türlü iyiliğini ve mutluluğunu amaç edinmiş olan Cemiyetimizin gerçekten teşekkürünü gerektirdi. Türk kadınlarının nezaket ve ciddiyeti, şefkat ve cömertlik ile karışmış fedakârlıkları, bu gibi toplumsal vesilelerle belirdikçe bütün cihan nazarında özellikle Avrupa’nın bize karşıt olan kamuoyu karşısında geleceğin çağdaş bir Türkiyesini kuracak millî yeteneğimizi ispat edeceğinden, millî ve vatanî menfaatlerde hanımefendilerin de fikrî ve ruhî ortaklığı memleket adına iftiharı gerektiren durumdur.”
15 Aralık Pazartesi günü Atatürk, Urfa Mutasarrıfı Ali Rıza Bey’e şu telgrafı gönderir: “...Mütareke’ye, milletlerarası hukuka aykırı en ufak bir hareketi bile protesto etmekten çekinmeyiniz. Millî örgütün kuvvetlenmesine dikkat gösteriniz. Fransızlar Müslüman halka asla zulüm ve yolsuzluk yapmayacaklarına, Ermeni çetelerini işgal bölgelerinden geri çekeceklerine dair söz vermiş olduklarından Müslüman halk ve millî örgüt tarafından silâhlı olarak bir tecavüz vaki olmamalıdır. Fakat, Fransızlar veya Ermeniler sebebiyet verirse, her türlü karşılık meşru ve vatanseverlik gereğidir.”
17 Aralık Çarşamba günü Atatürk bir bildiri yayımlayarak, “Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na seçilen milletvekillerinin, Meclis’in açılışından evvel Heyet-i Temsiliye ile görüşmelerinin önemini ve Heyet-i Temsiliye’nin yakında İstanbul’a yakın bir yere nakledileceğini” duyurur.
18 Aralık Perşembe günü Atatürk, Temsil Heyeti üyeleriyle beraber sabah, Sivas’tan Ankara yönüne doğru hareket eder. (Atatürk ile birlikte, Mazhar Müfit (Kansu), Hüsrev (Gerede), Hüseyin Rauf (Orbay), Dr.Refik (Saydam), Hakkı Behiç, A. Rüstem, Şeyh Fevzi Efendi, yaverleri Cevat Abbas (Gürer), Muzaffer (Kılıç), Bedri ve bazı başka şahıslar vardır.) Bilindiği üzere Sivas Kongresi sonunda 11 Eylül 1919 günü seçilen Temsil Heyeti şu üyelerden oluşmaktaydı:
1-Mustafa Kemâl Paşa (Üçüncü Ordu Müfettişliğinden ve
askerlikten istifa)
2-Hüseyin Rauf Bey (eski Bahriye Nazırı)
3-Miralay Refet (Bele) Bey (Üçüncü Kolordu Kumandanlığından ve askerlikten
istifa)
4-Raif Efendi (Eski Erzurum Mebusu)
5-İzzet Bey (Eski Trabzon Mebusu)
6-Servet Beyler (Eski Trabzon Mebusu)
7-Şeyh Hacı Fevzi Efendi (Erzincan nakşibendi şeyhi)
8-Bekir Sami Bey (Eski Beyrut valisi),
9-Sadullah Efendi (Eski Bitlis Mebusu),
10-Hacı Musa (Mutki aşiret rüesasından)
11-Vasıf Bey (erkânıharp miralaylığından emekli)
12-Mazhar Müfit (Eski Bitlis valisi),
13-Ömer Mümtaz (Eski Ankara Mebusu),
14-Hüsrev Sami,
15-Hakkı Behiç (eski mutasarrıf)
16-Niğdeli Ratipzade Mustafa Bey
Atatürk, Sivas il sınırı geçerken Sivas Valisi Reşit Paşa’ya şu telgrafı gönderir:
“Vilâyetiniz sınırını geçerken Sivas’ta hakkımızda gösterdiğiniz misafirseverliğe ve kıymetli yardımlarınıza bir kere daha teşekkür etmeyi bir vazife sayarak cümleten saygılar sunarız.” Ayrıca Sivas Merkez Heyetine’de Şehirkışla’dan bir telgraf gönderir.
Cumhuriyet’in ilanından sonra Cumhurbaşkanı olarak Atatürk, Sivas’a 27 Eylül 1924’te gelir. Uzun süren bir yurt gezisine çıkmış, Doğu Karadeniz illerini gezmiş, Samsun’dan sonra, otomobille Amasya ve Tokat’a uğramıştır. 27 Eylül 1924 sabahı yanında eşi Latife hanım, milletvekili arkadaşlarından Salih (Bozok), Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Rauf (Bneli), Kılıç Ali, yaverleri ve bazı kişiler olduğu halde Tokat’tan hareketle saat 16.30’da Sivas’a girer. Üçüncü Ordu Müfettişi Cevad Paşa, Sivas Valisi Faik Bey, Fırka Komutanı, Belediye Başkanı, Çamlıbel tepesinde karşılarlar. Şehre girişinde toplar atılır, kurbanlar kesilir. Atatürk’ün bindiği yaylı arabanın atlarını Gazhane mevkiinde çözen Sivaslılar, kendileri arabayı omuzlayarak Belediye önüne kadar getirirler. Karşılama töreni çok parlak olmuştur.
Atatürk ve arkadaşlarının kalması için Sivas Kongresi’nin yapıldığı Lise binası ayrılmıştır. Doğruca Lise’ye gelen Atatürk, odasında bir süre dinlenir. Çevre il ve ilçelerden gelen heyetleri kabul eder. Akşam şerefine verilen yemekte bir teşekkür konuşması yapar. Gece fener alayı düzenlenir. Alay şehri dolaştıktan sonra Lisenin önüne gelir. Atatürk ve eşi, gençlerin sevgi gösterileri karşısında kapı önüne çıkarlar. Burada Erkek Öğretmen Okulu Müdürü Mahmut Bey: "Bir millet için mukaddes olan saadetlerin en ulvisini bahşettiğinizden, sizi bütün kalbiyle tebcil eden şu heyet adına arz-ı şükran etmekliğime müsaade buyurunuz. Tarih, büyük ve kavi düşmanlarla mücadeleden sonra, muzaffer olmaktan daha büyük bir saadet kaydetmemiştir.." diye başlayan heyecanlı bir konuşma yapar. Atatürk bu konuşmayı cevaplandırarak, gençlere teşekkür eder. Sivas’ın Türk Milli Mücadele tarihindeki önemini belirterek Kahraman Sivas’lıların Mücadele yıllarındaki çalışmalarını över.
Geceyi Sivas’ta geçiren Atatürk ve arkadaşları, 28 Eylül 1924 sabahı Erzincan’a doğru hareket ederler. Saat 11.30'da Zara'ya ulaşırlar. Burada bir süre dinlendikten sonra hafik üzerinden Suşehri'ne gelirler ve geceyi burada geçirirler. 29 Eylül sabahı Suşehri'nden hareket eden Atatürk akşam saat 18.00 de Erzincan'a ulaşır.
Atatürk Erzurum dönüşü Şebinkarahisar’a uğrar. 12 Ekim 1924 sabahı, Şebinkarahisar’da Belediye’yi, Türkocağını ziyaret ettikten sonra, Suşehri, Zara, Koçhisar yoluyla akşam saat 20’de Sivas’a tekrar gelir. Cumhuriyet döneminin üzerinde önemle durduğu demiryolu çalışmaları ürünlerini vermeye başlamıştır. Sivas’a raylar döşenmektedir. Atatürk, o gün Sivas’tan Başbakan İsmet (İnönü) Paşa’ya bir tebrik telgrafı çekerek, memnunluğunu bildirir. O geceyi Sivas’ta geçirerek, ertesi günü 13 Ekim 1924 sabahı Kayseri’ye gitmek üzere şehirden ayrılır.
Harf ve yazı devriminin ardından, ülkenin tüm imkanlarıyla bir okuyup yazma seferberliğine girdiği günlerde, Cumhurbaşkanı ve başöğretmen Atatürk, Sinop’tan başlıyan bir yurt gezisine çıkmıştır. Ynaında Başbakan İsmet (inönü), Dr. Refik (Saydam), Kılıç Ali ve Başyaver Rusuhi vardır. Atatürk ve beraberindekiler Sinop’tan Samsun’a, buradan Amasya ve Tokat’a uğrayarak 19 Eylül 1928 akşamı Sivas’a gelirler. Geceyi Vali Konağı’nda geçirdikten sonra, ertesi gün, 20 Eylül 1928 sabahı Valilikte okuyup yazma çalışmalarını izler, ilgililerden bilgi alır. Sivas Kongresi’nin yapıldığı Lise binasında Kongre salonu Müze olarak düzenlenmiştir. Liseye giderek bu salonu görür. Ayrılırken Müze defterine şu cümleyi yazar:
-20. E. 1928. İlk Kongremizin toplandığı salonu görmekten çok mütehassis oldum. Gazi M. Kemal.
O gün öğleye doğru Kayseri’ye hareket eder.
Atatürk yine bir yurt gezisinde, Kayseri’deyken kalabalık bir heyetle 19 Kasım 1930 günü Sivas’a hareket eder. Gezisini trenle yapmaktadır. Geceyi trende, Gemerek İstasyonu’nda geçirdikten sonra, 20 Kasım 1930 Perşembe günü saat 14’te Sivas’a gelir. Karşılama töreni her zamanki gibi parlaktır. Doğruca Valiliğe gelerek, yanında bulunan İçişleri Bakanı Şükrü (Kaya), milletvekili Recep (Peker) ile birlikte, Sivas Valisi Akif (İyidoğan) ın da katılmasıyla Sivas sorunları üzerinde bir çalışma yapar. Daha sonra, Kolordu’yu, Belediye’yi, Kız Öğretmen Okulu’nu, Lise’yi ziyaret eder. Lisedeyken Kongre Salonu’nu bir daha görür. Masalardan biri yanlış bir yere konmuştur:
-Bu masanın yeri şurası idi, diyerek yerine kaldırır. Sonra: -Bir münakaşada reise lüzum hasıl olmuştu. Hemen şu kürsüye çıktım.. diyerek Sivas Kongresinden bazı anılarını anlatır. Delegelerden çoğunun yerlerini gösterir. Bu sırada Müze defterini getirmişlerdir. 1928 yılında geldiği zaman yazdığı cümlenin altına: -Bu gün de aynı tahassüs, aynı kuvvetle devam ediyor cümlesini yazarak imza eder.
Geceyi Vali Konağında geçiren ve burada çeşitli heyetleri kabul eden Atatürk, 21 Kasım 1930 günü saat 10.15’te Tokat’a hareket eder.
Atatürk, yanında Başbakan Celal Bayar, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya, Pilot Sabiha Gökçen, milletvekillerinden Ali Kılıç, Recep Peker, Salih Bozok, Cevat Abbas Gürer, Dr. Ömer İrdelp, Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak, Başyaver Celal Üner, Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Tekçe ve başkaları da olduğu halde bir Doğu Anadolu gezisine çıkarak, Ankara’dan ilkin 13 Kasım 1937 günü saat 9.40’ta Sivas’a gelir. Sivas Valisi Nazmi Toker’in başkanlığındaki Sivas heyeti daha önceki istasyonlarda karşılamışlardır. Atatürk Sivas İstasyonuna iner inmez otomobillerle doğruca Halkevine, buradan da sivas Lisesi’ne gelir. Lisede derslere giren Atatürk, Kongre Salonu’nu bir daha görür. Her gelişinde hatıraları tazeleniyordu:
-Burada bir milletin kurtuluşunu hazırlayan
kararlar verildi diyerek, Kongre günlerinden bazı çalışmaları anlatır. Daha
sonra Sivas’ta yapılan Cer Atölyesi inşaatını gezer. Saat 11.10’da özel
tren, onu Çetinkaya’ya götürür.
SİVAS' TA ÇEKİLMİŞ FOTOĞRAFLARI
Kaynaklar:
1- Mehmet Önder, Atatürk'ün Yurt Gezileri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Birinci Baskı, 1975
2- Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007
3- Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, 2008
4- Andrew Mango, Atatürk, 2004
5- Fotoğraflarla Atatürk, Genelkurmay Personel Başkanlığı, Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, 2015
6- Salih Karaoğlu, Kurtuluş Savaşı
Destanı, 2010
7-Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi,
Atatürk’ün tamim,telgraf ve beyannameleri IV, 2006
8-Sefer
Yazıcı, Milli Egemenlik Belgeleri, TBMM Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri
Başkanlığı, 2015,
9- https://isteataturk.com/